3 May 2012

Go oyununun tarihçesi - kısım I

Alper Ülkü


Eski Çin’den başlayıp Japonya’ya oradan Kore ve Tibet’e ve daha sonra Batı dünyasına uzanarak yayılan ve bugünlerde yaklaşık 25 milyon kişinin oynadığı Go oyununun tarihi, uzakdoğu kültürünün önemli parçalarından biri olması açısından incelemeye değerdir. Bu yüzden okuyucuyu fazla sıkmadan bu tarihçeden bahsetmenin faydalı olacağı görüşündeyim.

Go oyuncuları ve tarihçileri oyunun kökeni hakkında çok uzun süredir tartışmaktadır, söylentiler ve efsaneler muhteliftir.


Erken Çin efsanelerinde, Go oyununun “Cennetten yeryüzüne indirildiği” söylenir ve ilk kayıtlara göre yaklaşık İ.Ö 2200 civarında Çin’de bir kral olan Yao, oğlu Tan Chu’ya, onun zekasını geliştirmek amaçlı olarak bu oyunu öğrettiği söylenir. Tan Chu’nun daha sonra o bölgedeki en iyi oyuncu olduğu, ancak başına buyruk, asabi karakteri ve tüm vaktini bu oyuna ayırdığından dolayı babasının gözünden düştüğü anlatılagelir. Yao yaşlanınca tahtı ve mirası, danışmanı olan Shun’a bırakır, bunun üzerine Tan Chu, daha sonraları Hsia sülalesinin kurucusu olacak olan Shun’a karşı savaşır ancak yenilgiye uğrayıp hayatını kaybeder. Yao ile aynı çağda yaşamış olan efsanevi Sarı İmparator’un Kral Yao ile bu oyunu oynadığı ve bu oyundan savaş stratejileri geliştirmekte yararlandığı bir başka kaynakta ifade edilir.

Çinli arkeologlar doğu Çin’de Shang bölgesinde yaptıkları kazılarda bazı mezarlarda 5000 yıl öncesine ait ve cesetlerin baş ve sağ omuz bölgelerine yerleştirilmiş Go taşları buldular.

Rus arkeologlar ise kuzey Sibirya’da yaptıkları kazılarda yaklaşık 4000 yıl öncesine ait bir tarafı yassı diğer tarafı dışbükey oyun taşları bulmuşlardır.

Buna karşılık çağdaş sinolog Joseph Needham (1900-1995) Go oyununun en erken İ.Ö. 1000’de ortaya çıktığını ileri sürmüştür.

Go oyunu İ.Ö 750’li yıllarda ilk defa Çin edebiyatına konu olmuştur, öte yandan söylentiler ve efsaneler haricinde oyunun oynandığına dair en somut kanıt, İ.Ö. 206 – İ.S 220 arası hüküm sürmüş olan Han sülalesi devrine ait olan Go tahtası (goban) ve taşlarının bulunması ile elde edilmiştir.

Konfiçyüs (İ.Ö 551-479), Go oyununu “Dolu bir mide ile hiçbirşey yapmamaktan biraz daha iyi birşey” olarak niteler ve yine onun takipçilerinden Mencius (İ.Ö 371-289) “küçük bir sanat”, “insana annesini-babasını unutturan bir oyun“ olarak aşağılar. (Laf aramızda haksız da sayılmaz) :)

Buna karşılık aynı çağda meşhur savaş stratejisi uzmanı Sun Tzu tarafından kurulan “Karanlık Strateji Okulu” (Dark School of Strategy), Taoist felsefenin takipçileri ve Çin devletinin diğer savaş sanatı ustaları tarafından oyun özendirilmiş ve desteklenmiştir.

Bu devirden bu yana Taoist felsefenin temelini oluşturan insan davranışına yönelik pragmatik yaklaşımlar ile Go oyunundaki stratejilerin paralellik gösterdiği bilinmektedir.

İ.S. 600-1200 yılları arasında Go oyunu “İnsanı Cehalete Sürükleyen 27 Sebep”i ortadan kaldıran yöntemlerden biri olarak görülmeye başlanmıştır.

Ne ilginçtir ki, Konfiçyüs ve öğrencileri tarafından acımasızca eleştirilen bu oyun, İ.S. 1200’lerde Çin kültüründe müzik, resim, kaligrafi sanatı ile birlikte kültürlü bir bireyin elde etmesi beklenen Dört Temel Beceri’den biri olarak ifade edilmiştir.

Devirlere göre çok değişik kültürel nitelemelere maruz kalmış olan bu oyunun, dünyamızda 4000 yılı aşkın süredir varolmasının sırrı, işte bu tartışmaları yaratan tarihsel diyalektikte gizlidir, bu gizemin bir 4000 yıl daha varolması şaşırtıcı olmayabilir.

Gelecek kısımda tarihi dönemler boyunca değişik ülke ve kültürlerde Go’nun gelişimini özetlemeye çalışacağız.

Sağlıcakla kalın ve “go oynayayım” derken annenizi-babanızı ihmal etmeyin !


Editörün Notu: Bu yazı ilk olarak Mart 2007 tarihinde Fuseki fanzininde yayınlanmıştır, yazıya aynı zamanda Alper Ülkü'nün Kendime Düşünceler isimli blogundan da ulaşabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder